Kahramanmaraş merkezli asrın felaketinde Gaziantep’in Şehitkamil ilçesi Atatürk Mahallesi’nde bulunan Ayşe-Mehmet Polat sitesindeki 6 bloktan 4’ü de yıkıldı. Yıkılan sitede enkaz altında kalan 134 kişi hayatını kaybederken çok sayıda vatandaş da yaralandı. Olay sonrası Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Ayşe-Mehmet Polat Sitesi ile ilgili soruşturma başlatıldı.
TUTUKLU VE TUTUKSUZ 2 SANIK HAKKINDA 2 YIL 8’ER AYDAN 22 YIL 6’ŞAR AYA KADAR HAPİS CEZASI İSTENDİ
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlandı. Tamamlanan soruşturmaya göre, projenin fenni mesulü, müteahhidi ve statik proje müellifi olan tutuklu sanık Mehmet Ertan A. ile tutuksuz sanık Altan B. hakkında “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 2 yıl 8’er aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Hazırlanan iddianame 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi.
BİLİRKİŞİ RAPORU: “STATİK PROJE İLE MİMARİ PROJE ARASINDA FARKLILIKLAR SAPTANMIŞTIR”
Ayşe-Polat Sitesi ile ilgili yargılamaya ilişkin iddianame mahkeme tarafından kabul edilirken site ile ilgili bilirkişi raporu da açıklandı. Bilirkişi raporunda, “Mimari projedeki 8-B aksındaki kolonun ölçüleri statik projeden farklıdır. Harita mühendisi bilirkişinin yerinde yaptığı ölçümlerde ilgili akstaki kolonun her iki projeden farklı olarak daha küçük ebatta saptandığı görülmüştür. 7-C aksında statik proje ile mimari proje arasında bu aksta isimlendirmede farklılıklar da mevcuttur. Ayrıca bu aksta mimari projede 2 farklı kolon görülürken statik projede tek bir perde duvar görülmektedir. Perde duvar yapılması durumunda mimari projedeki asansör erişimi mümkün görülmemektedir. Yapı içine girilerek saptama yapılamadığından bu aksın uygulamadaki hali tespit edilememiştir. Mimari projede 2-D aksı olarak belirtilen ‘L’ şeklindeki büyük kolon statik projede 2-3E aksında 2 parçalı kolon olarak görülmektedir. Uygulamada statik projedeki formlarda olmakla beraber harita mühendisi bilirkişinin yerinde yaptığı ölçümlerde ölçülerinin statik projeden farklı olduğu saptanmıştır. Statik Projede bulunan E ve F aksları Mimari projede tespit edilememiştir. Ayrıca mimari projede bu alanda akslarla ilişkilendirilmeyen dairesel formda yapı parçası olduğu görülmektedir. Hangi tarihin geçerli olduğu bilinmemekle beraber imar durumunu gösterir belgede yapının inşaat nizamı parselasyon ayrılmak ölçüleri de belirtilerek A3-A5, bina sahası emsal yüzde 35, inşaat sahası emsali 1.35-1.80 olarak belirtilmiştir. Tevhit evraklarında yeni imar durumu belirtilmediğinden mevcut imar durumu şartlarının devam ettiği öngörülerek arsada 1.35 ya da 1.80 olan emsalde arsa genelinde 1.80 uygulanmasına izin verildiği düşünülse dahi, yerinde bilirkişi heyetinin aldığı ölçülerde uygulanan haliyle ölçülerine göre yapılan hesaplarda KAKS 2.33 olarak hesaplanmıştır. Mimari projede zemin ve normal katlarda tip proje çizildiği görülmektedir. A1-A2-A3 Blok ve B1-B2-B3 Bloklar için tek bir kat planı teslim edilmiştir. Tüm katların aynı şekilde yapılması zorunluluğu öngörüldüğünden, harita mühendisi bilirkişi tarafından yerinde alınan A1 Blok tip kat hâlihazır ölçüleri dikkate alınmıştır. Proje üzerinde kontrol yapılarak ruhsat verildiği düşünüldüğünde proje verileri üzerinden yapılan hesapta KAKS’ın 1.89 olduğu görülmektedir. Projenin kontrolleri aşamasında imara uygun olmadığı ve yerinde yapılan uygulamada da projenin de dışında fazla alan inşa edildiği görülmektedir” ifadelerine yer verildi.
“DÜZENLENEN BİLİRKİŞİ RAPORUNDA BİRÇOK AKSAKLIKTAN BAHSEDİLMEKTE”
Bilirkişi raporu ile ilgili açıklama yapan avukat Mehmet Aykut Başderici, “Gaziantep’te 134 kişinin öldüğü Ayşe-Mehmet Polat Sitesi ile ilgili bir bilirkişi raporu hazırlandı. Bilirkişi raporunda hem üniversiteden çok akademisyen hem de birçok farklı alanında uzman bilirkişiler rapor düzenledi. Düzenlenen raporda birçok aksaklıktan bahsedilmekte. Yani 1996-1997 yıllarında yapılan bir binanın o dönemin şartlarına göre yapılmaması gereken birçok usulsüzlükle yapılarak binanın yıkımına sebebiyet verdiği açıkça yazılmış durumda. Bunların her birisi zaten bilirkişi raporunda detaylıca açıklanmış. Bununla ilgili bir tutuklu müteahhit var. Müteahhittin de tabii savunması, ‘o dönemin şartlarına göre biz yapabildiğimizin en iyisini yaptık’ şeklinde. Tabii dosyada 134 vefat etmiş kişi var. Bunların her birinin ikişer üçer yakını var. Dosya kalabalık bir dosya, birçok müşteki ve katılan olacaktır. Onların her birinin beyanı alınacaktır. Dosyanın ilk duruşması yapıldı. İlk duruşması bittikten sonra kusur tespitine yönelik bir bilirkişi raporu düzenlendi. Burada müteahhittin, mimarın, şantiye şefinin ve bunun kamu boyutunun yani idare görevlilerinin kusur tespitleri yapılıp buna göre bir değerlendirme yapılacak” dedi.
“KASIT OLMA İHTİMALİNE BİNAEN DE BİR ARAŞTIRMA YAPILMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Davanın yargılama sürecine yönelik de değerlendirmelerde bulunan avukat Başderici, “Düzenlenen iddianamelerde 2012 tarihli bir Yargıtay kararı mevcut. Bu Yargıtay kararında müteahhittin yüklenicinin ve diğer ilgililerin suç vasfının bilinçli taksir olduğuna yönelik biz düzenleme yapılmış. Emsal karar olarak fakat burada şöyle bir durum var. O emsal karar o dönemin olayına ilişkin bir karar. Yani o emsal kararı tüm somut olaylara uyarlamak bizce hukuka aykırı. Bununla ilgili olarak uluslararası hukukta ve 2005 öncesinde Türkiye’nin yüksek derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlar da var. kast ihtimali olduğuna dair. Şimdi kast nedir? Diyelim ki bir müteahhit birçok eksiği göz göre göre yapıyorsa ve ne olursa olsun şeklinde bir düşüncesi varsa burada kast ihtimali varlığından söz ederiz. Şu anda düzenlenen iddianamelerde 2 kişi de vefat etse bin kişide vefat etse suçun üst sınırı 22 yıl 6 ay hapis cezası çünkü kanun maddesi açık. Fakat olası kasıtlı olma durumunda 43. madde dediğimiz zincirleme suç hükümleri söz konusudur. Bu cezanın üst sınırı tahmin edemeyeceğimiz noktalara gelir ve daha caydırıcı olur. Şimdi tüm incelemeleri yaptıktan sonra suç vasfı, olası kast mıdır? Bilinçli taksir midir? Bir detaylandırmaya gitmek gerekir. Ancak düzenlenen iddianamelerde şunu görüyoruz kast ihtimalinin varlığından ziyade direkt olarak bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme suçu isnadıyla yargılamalar başlıyor. Biz bunun yargılama aşamasında en azından sanıklara ek savunma hakkı verilerek suçun olası kast olma ihtimaline binaen de bir araştırma yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun bu şekilde olması daha hukuka uygun olacak diye düşünüyoruz” diye konuştu.