Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, “Önceden hastanede kuyruklar oluyordu.” diyenlere ne kadar kızarsak kızalım, Türkiye sağlık sektörü konusunda diğer ülkelere kıyasla gerçekten iyi bir seviyede. Durumun vahimliğini siz düşünün yani…
Özellikle Amerika’nın sağlık sektöründe her şey o kadar pahalı ki birçok Amerikalı, özel sigortalara güveniyor. Hatta sayısal verilerle konuşacak olursak nüfusun %91,4’ü özel sağlık sigortasına sahip. İyi de neden insanları buna mecbur bırakıyorlar?
Amerika’nın sağlık sistemi epey karışık.
Diğer gelişmiş ülkelerin aksine ABD, vatandaşlarına evrensel sağlık hizmeti sunmuyor. Vatandaşların çoğu, özel sağlık hizmetlerine güvenirken diğer kısmı hükûmet tarafından desteklenen kamu planlarına erişiyor.
Söylediklerine göre ABD gibi büyük bir yerdeki nüfusun tek bir sisteme giremeyecek kadar büyük ve çeşitli. Bu yüzden ciddi maliyetler gerekiyor. Yine de yaşam standartlarının iyileşeceği ve birçok hastalığın önüne geçilebileceği yadsınamaz.
Bir muayene ücreti bile 150 dolara varabiliyor!
Ortalama bir Amerikan vatandaşının maaşının 1200-2400 dolar arası olduğunu düşününce sağlık sektörüne harcadıkları para epey yüksek kalıyor. Doktor muayenesi 75-150 dolar arasındayken uzman bir doktora görünmek isterseniz bu ücret 150-400 dolara kadar çıkabiliyor.
Basit bir diş dolgusu ise 350, kanal tedavisi 500 dolar civarlarında. Hatta MR, 1800-2000 küsürlerde olduğu için tüm maaşınızı vermeniz gerekebiliyor.
İnsanlar hastalıktan ziyade hastalıklarının önüne geçebilmek için yeterli paraları olmadığından ölüyor.
Amerikalıların neredeyse yarısı, maliyet nedeniyle tıbbi bakımlarını geçirdiklerini ya da atladıklarını söylüyor. Bu bakımları atladıklarında ise ilerleyen aşamalardan kanser teşhisi konulması gibi önemli sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
Örneğin 26 yaşındaki bir genç, insülin almaya yetecek kadar parası olmadığı için ilacını 1 hafta sonra, maaşını çektiğinde almaya karar verdi ancak ne yazık ki bunu başaramadı. Alec adlı genç, evde tek başına kusarak ve boğularak öldü. Bu uç bir örnek olsa da durumun ciddiyetini anlatmak için yeterli.
Covid-19 zamanında da insanlar parasızlıktan hastane ücretlerini karşılayamadığı için doktora gidemiyordu ve bu yüzden birçok can kaybedilmişti. Hatta bazıları, evlerinde ölü bulunmuştu.
İlaç almak isterseniz bir aylık maaşınızın yarısından vazgeçmek zorundasınız.
İlaç fiyatları, ABD’deki en büyük harcama alanlarından biri olabilir. Amerikalılar reçeteli ilaçlara, diğer refah ülkelerinin 2 katını ödüyor. İlaç şirketleri, kârlarını hastalardan üstün tutuyor ve sigorta şirketlerine milyonlar ödüyor. Hükûmet de bu anlaşmayı durdurmak için kılını kıpırdatmıyor.
İlaçlar, herhangi bir kısıtlama olmaksızın serbest piyasada fiyatlandırılıyor. Vatandaş da her zaman bu ilaçları alacak maddi gücü bulamayabiliyor. Başka bir ifadeyle, erken ölüm reçetelendiriliyor.
Tıpçıların maaşları diğer ülkelere kıyasla daha yüksek.
ABD’deki bir aile doktorunun ortalama yıllık maaşı, 2022 yılında 235.930 dolar civarıydı. Acil servis doktorlarının ise 310.640’larda. Hollanda ve Belçika gibi ülkeleri düşününce bu ücretler neredeyse iki katı.
Tıpçıların maaşlarının bu kadar yüksek olması; onların işine verilen saygıyı somut bir şekilde gösterse de vatandaşların, doktorlardan sağlık hizmeti almasını zorlaştırıyor ve ortaya bir eşitsizlik çıkıyor.
Yani iki büyük sebebin, ilaç şirketlerinin istediği şekilde fiyatlandırma yapması ve sağlık çalışanlarının yüksek maaşları olduğunu söyleyebiliriz.
Amerika gibi büyük bir yeri düşününce nüfusun %10’unun özel sağlık sigortasına sahip olmadığı için sağlık hizmetlerinden faydalanamaması azımsanamayacak bir oran.
Sağlık sektörüne harcanan yıllık 3 trilyon dolar ise dudak uçuklatacak seviyede. Uzmanlar, bu konuda acilen gerekli düzenlemelerin yapılmasını önerse de hükûmetin bir adım atacağına dair ufukta bir işaret görünmüyor.
İlgiyle okuyacağınız diğer içeriklerimiz: